Denize karşı denize
Bağır bağır bağır
Sesin en uzağa,
Derine,
Gittiği yere.
İnsansın
Gemiler bile martılara kardeş olurken
Ve kuşlar birbiririne çarpmıyorken Son hızla uçarken,
sevin.
Suya çarpan rüzgarın sana bir sözü var,
bir tek sana.
İnsansın,
Dalgalar bir yongayı alıp gövdenden
Başka bir gövdeye taşırken
Islak saçlarınla sevin.
İnsansın,
En sevmenin en çok sevmenin tek sevmenin ustasıyken,
Alıp başını gitmekle hünerliyken Sevilmediğin bir kentten. sevin.
İnsansın
kardeşimsin
Benim ellerim sesimsin
Bir kitap, bir şiir, bir şarkı, bir aşık ve durmadan yenilenen bir armağanken, sevin.
Denize karşı denize
Bağır bağır bağır
Sesin en uzağa
Derine
Çok derine
En derine gittiği yere...bağır
“Bir roman kadar uzun bu tümce, -sonra işte yaşlandım…” Gülten Akın, “Sonra İşte Yaşlandım” kitabına yukarıdaki dizelerle başlıyor. Yani “kısa şiir/...”lerin “bir’incisiyle. Öyle gözüküyor ki bu sesli ifade (sonra işte yaşlandım), daha en baştan kitabın bütününde kullanılacak yöntemin sunumunu yapıyor okuyucuya. “Sizlere birkaç tümcelik adımlarla, çok bir yol aldıracağım” deniliyor. Çok sesli ifadelerle birer monolog-şiiryaratılacak kanısı veriliyor. Elbette konu bütünlüğünün bozulmaması için şu açıklamayı yapmamız gerekir. Şiirin başlı başına bir monolog olduğu düşünülebilir. Onun, bir dışa vurumdan farklı olarak, bir iç konuşma olduğu gerçekliği yadsınamaz. Fakat kendi havzasında oluşturduğu özgün dil nedeniyle monolog’dan semantik bakımdan da ayrılır. Bundan dolayı, kitaptaki bu yaklaşım biçimini şöyle ifade etmemiz daha doğru olacaktır: Yazıda “sonra işte yaşlandım” dize’sinin, ‘dizecik’ kelimesiyle ifadelendirilmesinin sebebi, kitaptaki “kısa şiir/…”leri ...
Yorumlar
Yorum Gönder