Ana içeriğe atla

KEPENEK YA DA EMRAH PEK KİŞİSEL SERAMİK SERGİSİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ… Ruhi Konak

 


                                                                                                                               


Yapısal özellikleri bakımından ilkel bir mühendislik ürünü olan kepenek, gözün realizm sınırlarını aşarak çevre geometrisi ile bağdaştığı bir mimariyi yansıtır. Bu mimarinin inşasında barınma isteği kadar duyumsal olanın da rol oynadığı görülür. Bu bakımdan bir çoban barınağı olarak kepenek, sırtta taşınan giysi olmaktan çok yataktır; yatak olmaktan çok evdir; ev olmaktan çok çevredir.

Evin çevreyle bağlantısı hususunda söylenmiş çok söz bulunur; fakat kepeneğin çevreyle bağlantısı hakkında söylenmiş söze rastlamak pek mümkün değildir. Bu bağlama birkaç kelime ile değinecek olursak kepenek üçgen, dikdörtgen, beşgen, formların sentezlendiği çatılı bir yapıdır. Bu yapı iç ve dış, içeri ve dışarı şemalaşması bakımından yer gök imgesinin metaforu olarak kurgulanmış gibidir.

Böylece çadırın grafik olarak benzeştiği kepeneğin, evin ön şeması olması bakımından kişiselleştirilmiş kozmosu temsil ettiği söylenebilir.


Kubbe mahiyetindeki çatı göğü, duvarları yeryüzünü, paçaların dikilmesiyle birleştirilen zemin kökü- kökeni temsil ederken başa veya omuzlara oturtulmasıyla dik tutulan ve evrensel bağlamı sembolleştiren kepenekte direk mahiyetinde bulunan insan, madde ve bilinç alanın sentezleyicisi ve hatta sentezi olması bakımından sembolleştirilmiştir.

Bu bakış açısı doğrultusunda duvarlardaki dörtgenler yerel mekânın sınırlarını vurgular. Çatı kurgusuyla ortaya çıkan kubbe, çadırı çevreleyen boşluk bağlamında evreni; kubbeyi oluşturan üçgenler ise yerel mekânın canlılığını ve derinliğini temsil eder.

Cephenin iki dikdörtgen olarak bölünmüş olması ile yer gök şemasının sadece madde bilinç göndermeleri ile sınırlandırılmadığını ayrıca kapı açıklığını oluşturan iki kenarın eril dişil özelliklere de gönderme yaptığı da söylenebilir. Dolayısıyla yatay dikey çatışmasıyla ortaya çıkan biçim doğrultusunda nesnenin kurgusunda ergonominin sınırlarının aşılarak çevreye yerleşik evrenden de söz edildiği görülür.

Güncel şemada kullanıcısının kültürel düzeyi, sosyal pozisyonu ve ekonomik yetkinliği bakımından vasat bir ideolojik temelde görülse de kepenek mimarisine yerleşik sembolizm, ilkel mucidin modern zamanlara sızan ideacı aklını temsil eder. Zira ilkel namzedin şekil algoritmasına bakarak, kaosun düğümlerinin çobanın bakış açısından da çözüldüğü bir dünyanın varlığından söz edilebilir.

Bu bakımdan evrenin kişileştirilme sürecinin onun anlaşılma süreci ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla formu şemalaştırma veya sayısallaştırma eğilimi, bilinçli veya bilinçsiz olarak, meseleyi zorlaştırarak anlatmak isteğinden çok kolaylaştırarak anlamak isteğiyle ilgilidir. Bu tavır sanatçının çevreye ve çevredekine yaklaşımından farklı değildir.

Kepeneğin formundan yola çıkarak seramikler yapan Emrah Pek, bir çocukluk düşünden hareketle tasarladığı eserlerinde, nesnenin mekânla bağlarını sorguluyor: Kepeneğin bünyesinde işaretli şekilleri büyük bir titizlikle keşfedip, şeklin nesneden yansıttığı anlamı aramaya yönelen sanatçı, farklı formlar bağlamında ifadeyi çeşitlendiriyor.         

                                         

Genel kurgu bakımından dikdörtgen ve üçgen prizmaların birleştiği bünyelerde bezemeci yaklaşımdan uzak durulduğu görülmektedir. Anlamı salt bir geometri doğrultusunda işleyen eserlerde, tekil formların tekrarı dikkat çekerken yaşam düzlemindeki derinliğin vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir.

                               

Tekrar eden dikey-yatay, büyük-küçük, eril-dişil (negatif-pozitif) formlar ile vurgulanan zıtlık doğrultusunda sanatçının yerel bağlamın üretkenliğine ve yaşamın sürdürülebilirliğine olduğu kadar zıtların dengeleyici özelliklerine de gönderme yaptığı görülür.



Ayrıca formların ikiz ve her tülü benzeşmeye rağmen zıt karakterli olarak tasarlanmasından bakış açısının, sanatçının yerleşimi ile belirgin somut bağlamla sınırlandırılmadığını vurgulanması bakımından da önemlidir.

                                         

Köşeli formların çoğunlukla daireye vurgu yapan kavislerle tamamlanmasından yola çıkarak, formların çevreden yansıyan veya çevreyi tekrar eden bir mimarinin işareti olduğu fikrini yineleyebiliriz.



Burada sözü edilen çevrenin bir psikoloji veya sosyoloji bağlamından çok felsefi bir derinliği işaret ettiğinin altı çizilmelidir. Zira Emrah Pek’in eserlerinde yerleşim, yerel bir muhitin tayininden çok sonsuzluk bağlamının dışavurumuyla ilgilidir. Her form geometrik çeşitlilik bağlamında farklı bir bakış tecrübesini yansıtır.



İyi seyirler..

                     Ruhi Konak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gülten Akın’ın “Sonra İşte Yaşlandım”ı üzerinden: Susku / Fatih Çodur

“Bir roman kadar uzun bu tümce, -sonra işte yaşlandım…”  Gülten Akın, “Sonra İşte Yaşlandım” kitabına yukarıdaki dizelerle başlıyor. Yani “kısa şiir/...”lerin “bir’incisiyle. Öyle gözüküyor ki bu sesli ifade (sonra işte yaşlandım), daha en baştan kitabın bütününde kullanılacak yöntemin sunumunu yapıyor okuyucuya. “Sizlere birkaç tümcelik adımlarla, çok bir yol aldıracağım” deniliyor. Çok sesli ifadelerle birer monolog-şiiryaratılacak kanısı veriliyor. Elbette konu bütünlüğünün bozulmaması için şu açıklamayı yapmamız gerekir. Şiirin başlı başına bir monolog olduğu düşünülebilir. Onun, bir dışa vurumdan farklı olarak, bir iç konuşma olduğu gerçekliği yadsınamaz. Fakat kendi havzasında oluşturduğu özgün dil nedeniyle monolog’dan semantik bakımdan da ayrılır. Bundan dolayı, kitaptaki bu yaklaşım biçimini şöyle ifade etmemiz daha doğru olacaktır:  Yazıda “sonra işte yaşlandım” dize’sinin, ‘dizecik’ kelimesiyle ifadelendirilmesinin sebebi, kitaptaki “kısa şiir/…”leri ...

2. MİNYATÜR ÇALIŞTAYI YİRMİ SANATÇININ KATILIMIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ…

   2. MİNYATÜR ÇALIŞTAYI YİRMİ SANATÇININ KATILIMIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ… Sanatçıçalışıyor tarafında düzenlenen 2. Minyatür Çalıştayı, Kocaeli Karamürsel ve Yalova Altınova’da yirmi sanatçının katılımı ile gerçekleştirildi. Kastamonu Üniversitesi Kültür Sanat Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen çalıştay, Doç. Ruhi Konak başkanlığında projelendirilerek gerçekleştirildi.             22 Ağustos 2002 pazartesi günü saat 09.00’da Karamürsel Öğretmenevi etkinlik salonunda başlayan çalıştay, aynı gün 18.00’da Yalova Elgelsiz Sanat Galesi’nde açılışı Vali Muammer Erol, Emniyet Müdürü Göksel Topaloğlu ve İl Kültür Müdürü Şeref Tali’nin katılımıyla yapılan ‘Işılay Konak Kişisel Restorasyon Sergisi’ ve ‘Mine Dilber Kişisel Tezhip Sergisi’ ile devam etti. 23 Ağustos 2002 tarihlerinde Karamürsel Öğretmen evinde devam eden çalıştay 24 Ağustos 2022 çarşamba günü Altınova Belediyesi Hersek Lagünü Kuş Gözlemevi’nde gerçekleştirildi. Sabah Gözlem...

Güzelliği Bağışlayan / Damla Nur AKKİRPİ

Bağışlayın, benim de güzelliğim var. Beni koruyan peygamberin omzuna yaslanıp zamanı seyrediyorum. Tam da bu zamanlar kadınlık çağım görmediğiniz, ışıklı suda bekleyen o çocukları ben doğuracağım. Bağışlayın ama benim de güzelliğim var. Çocukluğumdan attığınız top canımı kırdı, Bana bir can borcunuz var. Gerekirse toplayın pılımı pırtımı başka şehire gönderin beni. Can kırıkları olmayan bir şehire, kanımdan kesik götüreceğim. Ben ki bir peygamber ümmetiyim, benim en korunaklı yanım peygamberim. İnanmayacaksınız ama benim de güzelliğim var. Ellerimde açan deniz, çiçeklerden erken getiriyor baharı. Ben şimdi bir doğu, bir batı kanadıyım yaşamın. Dünyanın yuvarlak oluşundan evrilen, harita kadar derin bir noktayım peygamberlerin yüzünde. Bağışlayın, benim de güzelliğim var. Şu çirkin yağmurunu sileyim gözlerimin bir de bana öyle bakın, peygamber gözüyle. Dudaklarımdaki ilahiyi sessizliğimden tadın. Bağışlayın, bağışlayın ama benim de ...